Cover Image

Barbaros Kaptan Kimdir? Neden "Akdeniz'in En Korkulan Korsanı" Olarak Anılıyor?

Yazar: Pelin Karatepe | Kategori: Tarih

Özet

16. yüzyılın ilk yarısında Barbaros Hayreddin, Kuzey Afrika'da yer alan Cezayir'deki üssünden, Batı Akdeniz'i kasıp kavurdu. Kadırgalarını, devasa hazinelerle ve köleliğe mahkum edilmiş tutsaklarla doldurdu. Fakat Barbaros, bir paralı askerden çok daha fazlasıydı.

İçerik

16. yüzyılın ilk yarısında Barbaros Hayreddin, Kuzey Afrika'da yer alan Cezayir'deki üssünden, Batı Akdeniz'i kasıp kavurdu. Korkusuzca gemileri ele geçirdi ve limanları yağmaladı. Kadırgalarını, devasa hazinelerle ve köleliğe mahkum edilmiş tutsaklarla doldurdu. Fakat Barbaros, bir paralı askerden çok daha fazlasıydı. Osmanlı İmparatorluğu ile ittifakı sonucu müreffeh bir krallık kuran, siyasi içgüdüye sahip, yetenekli bir savaşçıydı. Ayrıca, Hristiyan Avrupası'nın en güçlü hükümdarlarından olan İspanya İmparatoru V. Karl'a da alenen karşı koydu.




Korsan Kardeşler

Barbaros, pek de ihtişamlı bir soydan gelmiyordu. Osmanlı ordusuna katılan Hristiyanlıktan dönme birinin oğlu olarak, Yunanistan'ın Midilli adasında doğdu. Barbaros'un abisi Oruç, macera arayışıyla denize ilk atılan kardeş oldu. Oruç'un güçlü Osmanlı donanmasına mı, yoksa bir ticaret gemisine mi katıldığı belli değil; ancak 1503'te gemisi, o zamanlar günümüz Yunanistan sınırlarındaki Rodos'ta kurulmuş bir Hristiyan askerî düzen olan Hospitalier Şövalyeleri tarafından saldırıya uğradı ve ele geçirildi. Oruç, şövalyelerin gemilerinden birinde kadırga kölesi olarak iki sıkıntılı yıl geçirdi ve en sonunda kaçmayı başardı. Kardeşiyle tekrar bir araya gelerek, Tunus kıyılarındaki Cerbe adasına yerleştiler. Bulundukları yer, hakiki bir korsan sığınağıydı ve o korsanların saflarına, büyük bir şevk ile katıldılar.


Kardeşler, korsanlıkta yetenekli olduklarını keşfettiler. Hristiyan gemilerine ve özellikle de İspanyol gemilerine düzenledikleri saldırılar, onlara büyük miktarda servet kazandırdı. Bu başarıları, nihayet Cezayir emirinin de dikkatini çekti. Kısa bir süre sonra, Kuzey Afrika'daki İspanyol kalelerine zorlu saldırılar düzenlemek için kullandıkları yaklaşık bir düzine gemiden oluşan donanmaya komutanlık ettiler. Oruç, işte bu kalelerden birine saldırırken, arkebüz denilen eski bir tüfekle vuruldu ve kolunu kaybetti.



Korsan Limanı

Oruç, sadece bir korsandan daha fazlası olmayı hayal etmeye başladı: Kendi Kuzey Afrika krallığını yönetmek istiyordu. Talih, yüzüne 1516'da güldü.

Cezayir emiri, Cezayir’e yakın küçük bir ada kalesi olan Peñón'dan İspanyol askerlerini kovmak için yardım talebinde bulundu. Böyle bir fırsatı kesinlikle geri tepmeyecek biri olan Oruç, günlük banyosunu yaparken boğulduğu bilinen emiri alaşağı ederek, Cezayir şehrine kendisi egemen oldu. Oruç, daha sonra, kardeşini ve hızla artmakta olan destekçilerini de arkasına alarak, kendisini sultan ilan etti.


Oruç, hızla Cezayir'in Ténès ve Tilimsan şehirlerini ele geçirmek için harekete geçti. İspanya'nın hemen yanı başında bulunan, V. Karl'ın otoritesini tehdit edip ona meydan okuyan güçlü bir Kuzey Afrika krallığı kurdu. İspanya'nın buna tepkisi ise hiç gecikmedi. 1518'de İspanyol kontrolündeki Oran limanından bir donanma yola çıktı ve askerler, Tilimsan'a saldırdı. Oruç kaçtı, ancak bir keçi ağılında saklanırken, İspanyol bir asker tarafından mızraklanmış ve daha sonra da kafası kesilmiş vaziyette bulundu.




Barbaros’un Yükselişi

Osmanlı donanmasının baş amirali Barbaros, Avrupa'daki Akdeniz kıyılarının çoğunda hüküm süren V. Karl'ın imparatorluğu için daimi bir tehlike idi. İspanyol bir tarihçi şöyle yazıyor:

Türkler, o zamana kadar yenilmez olarak gördükleri milletimize karşı duydukları korkuyu yendiler. Bütün bunların başlıca sebebi, Barbaros'tur. Onlara, bizi yenmeyi öğretti.


Cezayir'deki liderliği Barbaros devraldı. Yenilenmiş İspanyol donanmasının baskısıyla yüzleşen Barbaros, siyasi kurnazlığını gösterdi ve İstanbul merkezli devasa Osmanlı İmparatorluğu'nun padişahı Kanuni Sultan Süleyman'dan yardım talebinde bulundu. Süleyman, ona Osmanlı ordusunun özel askerî sınıfı olan 2.000 yeniçeri yolladı. Karşılığında ise Cezayir, yeni bir Osmanlı sancağı oldu. Bu olay, Barbaros'a, yeni kaleler fethederken korsanlığını sürdürme olanağı bahşetti. Fakat asıl sıkıntı, burnunun hemen dibindeydi: İspanyollar, hâlâ Cezayir'deki Peñón adasına sahip idi. 1529'da, kale komutanını öldüresiye dövmeden önce, garnizonu teslim olmaya zorlayarak bombaladı.


Barbaros’un ünü tüm İslam alemine yayıldı. Sinan Reis ve Ali Caraman gibi deneyimli korsanlar, servet kazanma umuduyla Cezayir'e geldi. Ancak Barbaros, korsanlık kadar siyasetin için de boy gösterdi. V. Karl'ın büyük Cenevizli amirali Andrea Doria, Yunanistan'ındaki limanları Osmanlı ele geçirdiğinde; Süleyman, Barbaros'u çağırdı ve Barbaros da hemen davete icap etti. Padişahı etkilemek için gemilerini lüks hediyeler ile donattı: kaplanlar, aslanlar, develer, ipek, kumaştan altın, gümüş ve altın kaplar ve İstanbul'daki harem için 200 köle kadın. Sultan Süleyman çok memnun kaldı ve Barbaros'u Osmanlı donanmasının başına amiral olarak atadı.



Barbaros artık yüzden fazla kadırgayı, galyot veya yarım kadırgayı yönetmekteydi. Tüm Akdeniz’i kapsayan, güçlü bir sefere koyuldu. Barbaros'un donanması, Yunan limanlarını yeniden ele geçirdikten sonra, İtalya kıyılarını kasıp kavurdu. Barbaros ve adamları, Napoli yakınlarında güzel Kontes Giulia Gonzaga'yı yakalamaya çalıştı, fakat kontes, kıl payı kaçmayı başardı.


Barbaros, Roma'yı bile tehdit etti. Ölmekte olan Papa VII. Clemens’in kardinallerinin papalık hazinesini yağmalayıp kaçmaları sonucu Roma, ıssız bir yer hâle gelmişti. Ancak bu baskınlar, sadece daha büyük stratejinin bir parçasıydı. Planın amacı, dikkatleri, asıl hedef olan Tunus’tan çekmek idi. İşe de yaradı: Barbaros, 1534'te limanı gafil avlamayı başardı.


Ancak Barbaros Hayreddin Paşa'nın başarısı çok sürmedi. V. Karl bir askerî seferberlik başlattı. Bol kanlı geçen bir haftalık kuşatmadan sonra, Tunus'u geri almayı başardı.


Barbaros'un İntikamı


Cezayir'e dönen Barbaros, umudunu yitirmemişti; içi intikam doluydu. Batı Akdeniz'e yelken açtı ve İspanya'nın Minorka adasına yaklaşırken, kendi gemilerini, İspanyol donanmasından ele geçirilen flamalarla kuşattı. Yaptıkları akıl oyunu sayesinde rahatça limana girebildiler. Sayıca az olan garnizon ise olayın farkına vardığında kendilerini savunmaya çalıştılar, ancak birkaç gün sonra can ve mal garantisi alarak teslim oldular. Barbaros, bu sözünü tutmadı ve şehri yağmaladı; yüzlerce insanı da köle olarak satmak için yanına aldı.


Artık 150 gemiyi komuta eden Barbaros, birkaç yıl boyunca tüm Hristiyan Akdeniz kıyılarına akınlar düzenledi. 1538'de, Yunanistan'ın Preveze kentindeki Osmanlı limanında köşeye sıkıştı. Andrea Doria'nın komutanlığındaki kendisinden daha güçlü olan bir donanmayı bozguna uğrattı. Ayrıca, V. Karl'ın bizzat Cezayir'e karşı yürüttüğü büyük seferi de geri püskürttü.


Müslüman Bir Kahraman

Barbaros, İtalya'dan, Fransa'nın Marsilya ve Toulon limanlarına yöneldi. Fransa ve Osmanlı İmparatorluğu, ortak düşmanları V. Karl'a karşı birleşerek bir ittifak kurduklarından, Hayreddin Paşa büyük bir saygıyla karşılandı. Fransa'dan yola çıkan Barbaros'un bazı gemileri, İspanyol kıyıları boyunca kentleri ve kasabaları yağmaladı.


1545'te Barbaros, nihayet İstanbul'a gelerek emekli oldu. Hayatının son yılını huzur içinde, anılarını yazdırarak geçirdi. 4 Temmuz 1546'da vefat etti ve İstanbul'da Barbaros Türbesi'ne defnedildi. Türbe, ünlü Mimar Sinan tarafından yaptırılmıştır. Halen İstanbul'un Avrupa yakasında, günümüzdeki Beşiktaş semtinde yer almaktadır.



Uzun yıllar boyunca hiçbir Türk gemisi, ülkenin en korkulan denizcisinin mezarına onursal bir selam vermeden İstanbul'dan ayrılmazdı. Mezar taşında şunlar yazmaktadır:


Bu; Cezayir Fatihi ve Tunus Fatihi, Allah'ın ateşli İslam askeri kaptan Hayreddin’in mezarıdır. Allah'ın rahmeti üstünde olsun.


Kaynaklar ve İleri Okuma

  1. Evrim Ağacı Makalesi 


0

Yorumlar (0)

Bu içeriğe henüz yorum yapılmamış.