Doğal Seçilim'in Yönü ve/veya Amacı Var mıdır?
Yazar: Mert Seyhan | Kategori: Bilim
Özet
Doğal Seçilim'in bir yönü olup olmadığı ya da belirli bir amaca "yönelik" seçilimde bulunup bulunmadığı, her zaman bir tartışma konusu olmuştur.
İçerik
Doğal Seçilim'in bir yönü olup olmadığı ya da belirli bir amaca "yönelik" seçilimde bulunup bulunmadığı, her zaman bir tartışma konusu olmuştur. Ancak Richard Dawkins, "Ataların Hikayesi" isimli kitabının "Geri Dönüş Kibri" kısmında bu konuya son noktayı koymuştur:
Tarihsel anlatımızı Homo sapiens'e doğru yöneltmek, diğer modern türlere -sözgelişi Octopus vulgaris, Panthera leo ya da Sequoia semperviens- yöneltmekten daha anlamlı değildir. Yaşamın açıkça ilk başarısı olarak gördüğü uçma yeteneği ile gurur duyan tarihsel kafalı bir çobanaldatan kuşu, çobanaladatan-benzerlerini -bir yıl havada kalan, hatta uçarken çiftleşen, kanatları geriye yatık görkenli uçan makineleri- evrimci ilerlemenin doruğu sayar. Steven Pinker'ın bir fantezisini temel alarak, filler tarih yazabilseydi, tapirleri, fil fareleri, fok balıklarını ve hortumlu maymunları, evrimin ana yolunda ilk beceriksiz adımları atan, ama her biri -bir nedenle- tam başaramayan geçici acemiler olarak betimleyebilirlerdi: Hem çok yakın hem çok uzak. Fil astronomlar, başka bir dünyada bunun engelini aşıp, tam hortum-buruna nihai sıçrayışı yapabilen yabancı yaşam biçimlerinin var olup olmadığını merak edebilirlerdi.
Buradan da görebileceğimiz gibi, evrimin belirli bir yönü olduğunu düşünmek, bizlerin kibrinden kaynaklanmaktadır. Çünkü bizler, kendimizi gelmiş geçmiş en gelişmiş ve üstün varlıklar görürüz ve Evrim varsa bile, bizi "yaratmak" için belli bir yönü seçtiği sanısına kapılırız. Bu apaçık ve Gould'un sözleriyle "retorik bir saçmalıktır".
Doğal Seçilim, bir diğer yazımızda tanımladığımız gibi, temel olarak rastgele değişen çevre koşullarına karşı genetik ve çevresel edinimlerimizi sınava tabii tutan bir öğretmendir. Buı öğretmen tamamen kördür, çünkü sınavda soracağı soruları, yani doğanın değişimlerini önceden bilemez. Doğa, çeşitli fiziksel ve kimyasal etkiler dahilinde, ön görülemez bir biçimde değişmektedir. Bir gök taşının çarpacağını önceden bilebiliriz ancak çarpmanın etkilerini ön görebilmemiz çok güçtür. Veya hava durumunu ancak birkaç saat öncesinden kesine yakın tahmin edebilmekteyiz. 1 gün ya da 1 ay öncesinden yapılan tahminler çoğunlukla yanlıştır. Aynı şekilde, depremleri ve heyelanları öngörmemiz şimdilik mümkün değildir veya tsunamileri, yer yarıklarını, volkan patlamalarını...
Eğer ki Doğal Seçilim'in başlı başına doğadaki fitness (fit olma durumu) miktarımızı ölçmeye ve buna göre eleme ya da seçme yöntemine giden bir araç olarak görürsek, bunun bir yönü (ileri veya geri veya sağa veya sola) olduğunu düşünmek, ileri gitmek olacaktır. Çünkü hiçbir dinozor, ertesi gün Dünya'ya 10 kilometre çapında bir göktaşının çarpacağını öngöremezdi ve göremedi de. Memeliler de, dinozorların egemenliğinin ortasına düşecek devasa bir göktaşına güvenerek evrimleşmediler. O sırada, doğanın getirdiği şartlar dahilinde, zaten orada bulunuyorlardı, tıpkı dinozorlar gibi. Eğer göktaşı çarpmasaydı ve volkanları tetiklemeseydi, belki de asla baskın sınıf haline gelemeyeceklerdi ve bizler var olamayacaktık. Ancak o göktaşı açarptı ve dinozor süpersınıfı yok oldu. Bu, memelilerin işine yaradı ve bizlere kadar gelen evrim süreci gerçekleşmiş oldu.
Doğal Seçilim'in bir yönü olduğunu varsaymanın, "kaderci yaklaşım"dan bir farkı olmadığını düşünmekteyiz. Zira, "bundan sonra X canlısını türeteceğim" diye düşünen bir doğal süreçten bahsedilemez. Kütleçekimi, "Şimdi bu topu g ivmesiyle yere çekeceğim." demediği gibi, Doğal Seçilim de hiçbir zaman belirli bir türe doğru Evrim'i desteklemez.
Peki, burada bir soru akla gelebilir: Doğal Seçilim, her zaman "daha çok evrimleşmiş" türler mi yaratır? Veya her yeni tür, eskisinden daha "ileri" midir? Diğer taraftan sorarsak, bizim atalarımız, bizden "geri"ler miydi?
Yine Dawkins'in, aynı kitabının, aynı bölümünden okuyoruz:
Elimdeki bir kitap bunun [insanı hedef alan evrimin] bir örneğini verir. Homo habilis'i (bir insan türü, muhtemelen atamız) australopitesinlerle karşılaştırıyor.
Kitap, Homo habilis'in 'Avustralopitesinlerden epeyce daha fazla evrilmiş' olduğunu söylüyor. Daha fazla evrilmiş? Bu, evrimin önceden saptanmış bir yönde hareket ettiğinden başka ne anlama gelebilir? Kitap, varsayılan yönün ne olduğu konusunda bizi kuşkuda bırakmaz. 'Bir çenenin ilk işaretleri, bellidir.' 'İlk' bizi 'tam' bir insan çenesine doğru ikinci ve üçüncü işaretleri beklemeye teşvik eder. 'Dişler bizimkine benzemeye başlar...' Sanki o dişler, habiline beslenmeye uygun oldukları için değil, bizim dişlerimiz olma yoluna girdikleri için öyleydiler.
Bu paragrafların devamında da Dawkins, bahsedilen kitaptaki anlatım biçimini ve Evrim'in bir yönü olduğunu düşünenleri eleştirir.
Buradan da görebileceğimiz gibi, Evrim'in "ileriye" ya da "geriye" gittiğini söylemek yanlıştır. Çünkü Doğal Seçilim, her zaman, o andaki ortama en uygun bireyleri seçmeye çalışır. Dolayısıyla Evrim'in ileriye ya da geriye gittiğinden bahsetmek için, çevre koşullarının, bir önceki çevre koşullarına göre "ileri" mi, "geri" mi olduğu belirlenmelidir. Ki böyle bir belirlemeden bahsetmek saçma olacaktır. Doğa "ileri" ya da "geri" gitmez. Sadece değişir. Doğal Seçilim de, bu genellikle rastgele olan seçilime göre, doğanın bünyesinde var olan canlıların elenmesi ya da seçilmesi işlemine verilen bir addır. Bir mekanizmadır. Bir yönü olamayacağı gibi, "daha iyiye" ya da "daha kötüye" şeklinde bir amacı da olamaz.
Kaynaklar ve İleri Okuma
Yorumlar (0)
Bu içeriğe henüz yorum yapılmamış.